İçeriden Bakan Göz

“Dışarıdan bakıldığında aslında en doğrusu görünüyor” dedi!

Dışarıdan bakan göz, kendi deneyimleri, hayat görüşü, kendi filtreleri ve o ana dek edindiği kitabi bilgisi ile en doğrusunu görüyor, kabul. Peki içeriden bakan gözler?

Dışarıdan bakıp “sağlıklı bir ilişki değil” denilen şey içeriden bakan için yaşamın ta kendisi olabilir. Bu hayata ancak ve ancak bununla katlanıyor olabilir. Kişiyi en doğrusuna yönlendirmek isterken aslında yıkıma da sebebiyet vermek pek ala mümkün olabilir. Elbette bütün bunlar “iyi niyet çerçevesinde” yapılıyor. Amaç kötülük yapmak değil elbette. İyi olsun, mutlu olsun isteriz sevdiğimiz, değer verdiğimiz herkes.

Çok uzun yıllar önce, belalı bir sevgilisi olan bir arkadaşımız vardı, hep olur! Ondan ayrılması gerektiği gün gibi açıktı. Konuları az çok dinleyen herkes benzer yorumları ve yönlendirmeyi yapıyordu. Sonunda ikna oldu ayrılmaya, ilişkiyi bitirdi. Sonrası hem çok üzücü hem de şaşırtıcıydı bizler için. Çok uzun bir süre kendine gelemedi arkadaşımız, yaşam enerjisi bitti neredeyse. Kendi canına kıymak bile seçenekler arasındaydı onun için. Biz ise ne yapacağımızı bilemez haldeydik. Sorumluluk duyuyorduk, elden bir şey gelmiyordu, hatta pişmandık bu kadar müdahil olduğumuz için. Henüz çok gençtik, büyüklerden yardım almak gerektiğini kabul edemiyorduk. 

Bu benim için ilk deneyimdi. Ne doğru var ne yanlış, ne siyah var ne beyaz. Bütün bunlar içimizde, zihnimizde, kalbimizde, bakan gözde.

Yıllar önce aldığım bu dersle başlıyorum her koçluk görüşmesine. Karşımdaki kişi ile ilgili aslında ne kadar az şey bildiğimin kabulüyle başlıyorum. Bu beraberinde merak duygumu tetikliyor elbette, çok da iyi oluyor. Çünkü bu da bana şahane soruların kapısını açıyor. 

Karşımda oturan kişinin sonsuz sayıdaki pencerelerinden birini aralamak, doyasıya izlemek, duymak, hissetmek…

Hiçbir doğru/yanlış bilgisi olmadan orada onunla buluşmak…

Mevlana’nın sözü geliyor aklıma:

“Doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşacağız.”

Koç olmanın birden çok zor yanı olabilir. On yıllardır süren alışkanlıkları/inançları değiştirmek gibi. Koç olma yolculuğundaki öğrencilerle çalışırken, en çok burada durup bekliyorum: “danışan için en iyiyi bildiğini zannetmek”. Özellikle de konu kariyer ise doğrular ve yanlışlar kuyusuna düşüveriliyor. Ne de olsa uzman olduğumuz, diplomalarımızın olduğu bir alan bu. Elbette en iyisini biliyoruz!

Burada bildiğimiz şey “bizim için en iyisi”. Şüphesiz danışan da kendisi için en doğrusunu biliyor, ondan bir an bile şüphe edilmemeli. Öyleyse koça sadece dinlemek kalıyor. Soru sormak ve derin dinlemek.

Her bir danışanla yeniden bambaşka bir macera başlar. Bir öncekiyle asla aynı değil. Çünkü içeriden bakan gözler başka. Yeni bir yaşama şahitlik etmek sanki…

Sonsuz sayıdaki pencerelerin birinden bakmak demişken aklıma, Hüsnü Arkan’ın “Hiçe Doğru” isimli kitabındaki şu sözleri geldi:

“Açık kapı değildir hayat, yaşlılar bilir

Bir eşikten aralıktan ne gördüyseniz odur.”